31 Aralık 2012 Pazartesi

Adile Naşit Kahkahası Diliyorum

   Vazgeçmiyoruz dilek dilemekten veya vazgeçemiyoruz. Ben vazgeçme şansım olsa da vazgeçmezdim herhalde. En çok sevdiğim şey hayal kurmak ve bunu en iyi yaptıran şey dileklerim. Herkese tavsiye ederim. Beni yaşatan onlar. Yeni yıllar umut aşılamaya gelen kurtarıcılar bence. Umutsuz yaşayamayız bizler. Hayatının en kötü yılını yaşamış bile olsan yeni bir yıla gireceğiz dendi mi için bir rahatlar. İnsanı büyüten şeydir umut. Yeni kelimesinin her cümlede insana kattığı pozitif bir enerji vardır. İçinizden bu kelimeyi tekrarlayıp aklınıza getirdiklerini bir düşünün. Benim aklıma yeniçeriler geldi birden. Bilinçaltım eskileri düşünmekte kararlı.  Ama bir çoğumuz severiz yenileri. Bazen gelen gideni aratsa da... 2012 de yaşadığım çok güzel şeyler oldu. Hiç unutmak istemediğim anlarım var. Yanı sıra keşkelerim de yok değil. Yeni bir yıl için umutları olanlar geride bıraktığı yılda gerçekleştiremediği hayalleri olanlardır. Bakın önünüzde en yenisinden koca bir yıl daha var. Hiç bir şey içinizde kalmasın.
   Bugün için iki insan tipi var : Televizyon programlarıyla yeni yıla girenler, sevdikleriyle yeni yıla girenler. İlk seçenekteyseniz dilerim orada geçirdiğiniz son yıl olur. Dilek dilerken birbirinizi de unutmayın. Ben bugün herkes için Adile Naşit kahkahası diliyorum. Gülmeyi bırakmanızın tek nedeni yüz kaslarınızın ağrıması olsun kuzucuklarım.

6 Ekim 2012 Cumartesi

Yalnızın Hikayesi

Bir varmış bir yokmuş. Aklı başka yerde olanın gözü uykuda olmazmış. Yastığına sarılır, bir o tarafa bir bu tarafa döner döner dururmuş. Duvarlar öyle hoş bakarlarmış ki alamazmış gözlerini. Halı desenleri desen onları anlatmıyorum bile... Gel gelelim ortada 4 duvarın yalnız bırakmadığı bir yalnız olduğu görülmüş. Çok içindeymiş yalnızlık. Sıkı sıkı sarmış onu. Şimdi yalnızlık gitmek istese de o bırakmaz olmuş. Günler günleri kovalamış. Canına tak etmiş kalbin. Yalnızlık çok ağır gelmeye, büyümeye başlamış. Sonunda sığamamış bir bedene. Gitme zamanım geldi demiş. Ama kapılar kilitliymiş. Bir şartla çıkabilirmiş yalnızlık o da kapıları açabilecek birinin gelmesiymiş. Çok beklemişler. Ümitler kesilmişken, en beklenmedik zamanda elinde anahtarlarla çıkagelmiş birisi. Tüm kapıları ardına kadar açmış ve yalnızlığın kaktığı yere oturmuş küçük prens. Genç kız alışıkmış büyütmelere. Küçük prensi büyütmüş büyütmüş kalbinde... Meğer yalnızlık her an geri dönmek için bekliyormuş kuytu bir yerde. Sonrası evvel zaman içinde kalbur saman içinde...

28 Eylül 2012 Cuma

Değiştim

İçim içime sığmıyor. Evlere, binalara, 4 duvar arasını geçtim, denizlere, dağlara sığamıyorum. Sığamıyorum hiçbir yere. Ben ben değilim uzun zamandır. Düşünemiyorum, ne yaptığımı bilmiyorum. Öylesine yaşıyorum. Bazen ne yaptım ben deyip pişman olsam da yaşıyorum. Kendime yeniğim. Herkese, dünyaya yeniğim. Duygularımı taşıyamıyorum artık. Ağır geliyor hepsi. Çok doluyum. Atamıyorum üstümden hiç bir yükü. Altında eziliyorum bütün bunların. Herkesin ne kadar dik duruyorsun dediği kız gitti ne olmuş sana böyle hiç iyi değilsin dediği biri geldi. Kamburlarım çıktı. Bir ayda 6-7 kilo verdim. Dile bile gelemiyor çoğu şey. Ne söylesem eksik. İçimde her şey çok fazla. Deli divaneyim ne zamandır. Haberim yok kendimden. Gideli çok oldu ama nerelere gitti bilmem. Görünen o ki çok çektirdim ona. Kendim bana dargın ben kendime... Zamanlar geçmiyor düşünerek. Hüsran sırası hep bende. Öyle zor ki teselli aramak. Gerçi arasam da bulamam. İçim içime sığmıyor. Duygularım çok yoğun. Çok doluyum. Sığamıyorum hiçbir yere.

22 Eylül 2012 Cumartesi

Nooollllaarr Biraz Dahaaa


Her şey babamın beni uyandırmak için yatağıma yaklaşmasıyla başladı. Daha bir sıkı yapıştım yastığıma. Babam bana kıyamayıp geri döndüğündeyse dünyalar benimdi. Bir oh çekip misler gibi devam ettim uykuma. Ama sonu vardı biliyordum. Yaklaşık 16 saattir yataktaydım. 3 ayını yatakta geçirmiş biri olarak çok az geliyordu bu süre bana. Cumalar ne güzel günlerdi öyle kafayı vurup yatar ertesi gün öğlenlerine kadar uyurdum. İyi ki dersanem öğleden sonra. Ve aradan çok az bir süre geçmişti ki babamın tekrardan odama yol aldığını duydum. Artık kaçışım yoktu, uyandıracaktı. Adım sesleri içime bir öküz gibi oturdu. Kendiliğimden kalkmazsam babam gıdıklayarak uyandırıyooo...Çin işgencelerine maruz kalmaya dayanamazdım. Babamı yanımda hissettiğim an açtım gözlerimi. İlk sözleri içime oturan öküzün kilosunu arttırdıkça arttırdı.
    -anca yatıyon kalk annene yardım et biraz bir boka yaradığın yok ser şu çamaşırları sen eve yatmaya geliyon.......

Sonrası kalk zıkımlan dersaneye git derse gir tenefüse çıkamadan tenefüs bitsin geri derse gir tekrar tenefüse çıkama tekrar derse gir...

Biri kafama balyoz geçirse napıyon sen gardaş demicek duruma geldim.

12 Eylül 2012 Çarşamba

Tek Gerekensin

Akıp giden zamanda donup kalmış biri gibiyim.
En son birini özlememin ardından hiç zaman geçmedi.
En son birini çok sevmemin ardından hiç zaman geçmedi.
En son birini yanımda istememin ardından hiç zaman geçmedi.






Sen kalbimde barınmaya başlayalı uzun zaman oldu ve yanımda olmayalı da uzun zaman oldu.
Yalnızlığım çakılı hayatımın ortasına.
En son farklı bir şeyler yapalı ne kadar oldu hesaplayamam hatırlayamam bile.
Her şeyimle sana ait olduğumdan beri hep aynıyım. Seviyorum özlüyorum istiyorum...

Çok ihtiyacım var sana. Sadece gelmeni bekliyorum. Kurduğum hayallere tek yakışan sensin. Ya da hayallerimde tek seni istediğimden. Başımızı aynı yastığa koyup birbirimize bakmalıyız. O zaman birbirimizi anlayacağımızdan eminim. Gözlerim sana anlatacak her şeyi. Göğsüne yaslanıp kalp atışlarını duymak istiyorum. Bırakalım aşk bizimle kalsın. Sonra onu da alıp atalım kendimizi sokaklara. Sımsıkı hiç bırakmayacakmış gibi sarıl bana. Sarıl ve dans edelim delice. Kapat gözlerini benimle. İşte o zaman sadece biz olacağız dünyada. O kadar çok dans edeceğiz ki yorgunluktan kendimi sana bırakmak isteyeceğim. Tut ve götür beni bir göl kıyısına. İskeleye bırakalım kendimizi. Dinlenmek isteyeceğiz uzanacağız aynı gökyüzünde açılacak gözlerimiz. Ama sana bakmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Sen de vazgeçme olur mu ? Kalktığımızda beraber izleyeceğiz güneşin doğuşunu. Beraber hoşgeldin diyeceğiz ona ve her gün batımı beraber geçirdiğimiz gün için teşekkür edeceğiz güneşe. Biliyorum tüm bunlar olacak... Sadece beraber olmamız gerek.

6 Eylül 2012 Perşembe

Buna Nasıl Bir Başlık Konur Ki

   Nasıl bir ülkede yaşıyorum ya ben derdim çoğu zaman. Ve yine birileri cevapladılar bu bana. Gözlerimin önünde bir araba kaza yapıp kanala yuvarlandı. O arabanın acı frenini tüm hücrelerimde hissettim. Hemen elim telefona gitti. 112 yi telaşla korkuyla acıyla hüzünle çevirdim. Şoförün arabadan çıkmaya çalıştığını gördüm. O sırada telefondaki kadının sesi geldi. Soracağı soruları tahmin edip ona fırsat bırakmadan kazayı anlattım adresi verdim. Kadınsa oralı bile olmuyormuş oysa. Bana meşgul etme burayı deyip telefonu kapattığında anladım. Yaşadığım korkunun üzerine bu çok çok çok ağır geldi bana. Her gün gencecikken hayata gözlerini kapatan onca şehit onca anne onca baba onca evlat onca eş onca kardeş onca kuzen onca abi onca arkadaş onca dost onca torun en önemlisi onca insan kaybetmiyoruz sanki. Sanki az geldi ölenler. Meşgul ettiğim için kusura bakmasınlar ben ölüme terk edemiyorum insanları. Ne biçim bir insandır oralı olmayan? Madem yardım etmeyecek kimse niye oradalar?  112 diye bir numara neden var? Bu ülkede ölümler böyle. İçim acıyor. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. İnsanlığını bir çırpıda öldürenler var. Ben babamdan böyle görmedim. Böyle öğrenmedim tarih derslerinden. Ülkemiz için cephede gözünü kırpmadan savaşanlar, askerlere yardım için canını dişine takan teyzelerimiz nenelerimiz, bizlere mutlu bir gelecek bırakmak isteyenler, Atamız... Malesef kaybediyoruz bunları. Ben çok üzgünüm. Siz söyleyin kazalar olunca yaralılar can çekişince nereyi aramalıyım? Meşgul olmayan biri olursa sevinirim.

5 Eylül 2012 Çarşamba

Toplu Taşıma Araçları Vol 2

DİKKAT YALNIZ VAR!

Otobüse elinde bir buket çiçekle binen birini gördüğünüzde yapmanız gerekenler ;
Önce hissettiğiniz bütün nefreti kini kıskançlığı tüm bencilliğinizle dışarı püskürtmek isteyeceksiniz. Sonra oturduğunuz yerden kapıya doğru uçar adımlarla atlayacaksınız. Sağ sol kroşelerle önünüze çıkan engelleri halt edip hedefe ulaştığınızda savaş başlayacak. Önce yalnızlığın ne demek olduğunu bilmediği için size karşı koymaya çalışacaktır ama kısa sürede pes eder. Çünkü yalnız ve mutsuz insan çirkefliği kimsede yoktur. Parçaladığınız çiçeği sap çöp tomurcuk demeden ağzına ağzına tıkacaksınız. Bu tür insanları bizi aç bırakan aşk doyurduğu için yemekte zorlanacaktır. Eğer otobüste sevgilisiyle oturup birbirine aşık aşık bakan gençler de varsa onlara da yedirmeyi unutmayın. Atabildiğiniz çifti atın ki otobüsten yükünüz azalsın.

Ve bütün bunları sadece içinizden geçirip -BENİM NİİİEİEİEİE YOOOK YYİİİİİİAA .S.S- diyerek her zamanki gibi yalnız yalnız oturmaya devam edeceksiniz. Şimdi müsait bir yerde inebilirsiniz.


4 Eylül 2012 Salı

Yüksek Doz Yalnızlıktan Ölebilirim

Her şeyden sıkıldığım ne yapacağımı bilemediğim depresyon stayla takıldığım bir döneme daha merhaba. İçim sıkılıyor dışım da sıkılıyor her hücrem sıkılıyor. Bir kere dünyaya küfür olsun diye doğmuş bir baş belam var. Kendileri kardeş olmayan bir kardeş. Sabahtan akşama kadar evde uçuşan tekmeler terlikler hakaretler... Geçen bir ilk olarak güzelce birbirimize sarılmıştık ki annem bu ilginç anı hemen fotoğraflandırmış. Neyse kavga da etmesem ölürdüm bir şey yapmamaktan. Okullar açılsın diyorum. En azından bir kaç insan yüzü görüyordum. Ev kızı gibi hissediyorum artık kendimi. Birazdan bulaşıklara falan girişecek moddayım. Duvarlar bana bakıyor ben duvarlara. Tavanlar üzüyor artık beni. İyi geceler diyebildiğim tek şey o. O da cevap vermiyor. Fazla doz yalnızlıktan ölebilirim. Hapşurunca bile çok yaşa diyenim yok. Oy başıma gelenler....

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Ders 1 : Ona onsuz da yaşayabileceğini göster

  Kız veya erkek bu ikisi için de geçerli bence. Birine onun olduğunu hissettirdiğin zaman hemen bir rahatlama başlar. Üstelik peşinizden çok koşmuşsa. Tabi başlarda zor olanı elde ettiği için sizi bir el üstünde tutar. Sevgi pıtırcığı yapar. Bu kadar ilgiye de kimse hayır diyemez. Sizi çok seviyormuş gibi görünmesi çok çekicidir. Yine başlarda sizin de onun sevgisine karşılık olarak onu çok sevdiğinizi belli etmeniz bir sorun teşkil etmez. Cicim aylarındaki sevimli çiftler gibi aşk böcüğü olursunuz. Peki ya sonra? :D Bunun hep böyle gideceğini düşünmek kurulan en güzel hayaldir. Ve hayalini kuranlar bunun hayatlarındaki en büyük yanılgı olduğunu da anlayacaklar. Bir süre sonra sizi elde etmeye çalışan taraf bunu çoktan yapmış olduğunu düşünecek. Ki zaten öyle de olmuş olacak :D aslında bu anlattıklarım tamamen kızları ilgilendiriyor da olabilir. Çünkü daha çok çok çok erkekler kazandığını anladığı an yavaş yavaş tüketiyor duygularını. Tüketmese bile artık hissettirmemeye başlıyor. -Nasıl olsa o kız benim artık- gibi saçma bir düşünce. Sonraki olacak olanlarda erkekler ne yaparsa yapsın kızlar sineye çekmeye başlar. -Onsuz yaşayamam- gibi saçma bir düşünce. Saçmalık derecelerini sorgulamamız bir şey ifade etmiyor ama. Sonuç olarak gerçekler. Başlarda yaptığınız o güzel karşılanan sürprizler için bu dönemde verilen tepki  ' icat çıkarma ' olur. İnanın git gide kötüleşen bu durum çok üzücü. Sevse böyle yapmaz diyesim geliyor ama sevip sevmediğini de anlamak mümkün değil. Ama daha az sevdiği kesin. Çünkü hep daha çok seven kaybeder. Bu konuyla ilgili yorumlarınızı mutlaka bekliyorumm

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Yalnızlık Çıkıp Gelir

Etrafınız da ne kadar insan olursa olsun - anneniz, babanız, sevgiliniz, dostlarınız...-
kim olursa olsun öyle bir zaman gelir ki sevmediğiniz yalnızlık burnunuzun dibinde biter.
İçiniz konuşur. Anlatabileceğiniz kimse yoktur.
Boğazınız düğümlendi mi anlarsınız.
O an tek ihtiyacınız olan sizi saran sarmalayan bir çift koldur ama yoktur.
Sarıldığınız bir yastık olduğunda anlarsınız.
Yahut süzülen bir damlada gizlidir yalnızlık gerçeği.
Sıra gözlerinize geldiğinde anlarsınız.
En korkacağınız soru olsun  ' neden? '.
'Neden?' leriniz çoğaldığında anlarsınız.
Senin için çok önemli olan bir şeyin başkası için çok anlamsız olduğu olur.
Planlarını, hayallerini bozduklarında anlarsın.
Anlarsın da bir şey yapabilir misin ? Bu böyle.

Bazen her şey tam dediğin de bile senin yanlış gördüğün o tamlığı  yok yapmak için gelir yalnızlık.

Misafir edilemeyecek kadar kötü olduğu içindir habersiz çıkıp gelmesi.

Bir daha kendine rastlamadığında anlarsın.

26 Ağustos 2012 Pazar

Biliyorum, Gitmem Gerekiyor

Yine kim geri döndü de ayak bağı oldum ben? Sadece beni sev istedim. Başka hiç bir beklentim yoktu senden. Sevmek bazıları için o kadar zor ki. Oysa ben nasıl kolay sevmiştim seni. Başlangıç gibi bitişi de kolay olsaydı keşke. Haklıyken bile haksız oldum senin için. Şimdi de yaptığın her şey git diye haykırırken bile gidemiyorum senden. Her şeyi yapsaydın da yalanlar üzerine otutturmasaydın bizi. Seni hiç bırakmam dedin ya ayrılık kapımızı çaldığında da bırakmasaydın keşke. Senden uzaklaşırken keşkelere yaklaşıyorum. Keşkeler bana faydasız... Sevmek gibi gitmek de mi zor geldi? Ben sevdim de giderim de sevgili. Daha fazla kırmana gerek yok. Anladım ben gitmem gerektiğini. Baştan hataydı, başlarken bitecekti. Tüm bunları unuta unuta sevdim seni. Hala keşke başlamasaydım demiyorum keşke bitmesi gerekmeseydi diyorum.

Keşkeler... Keşkeler başucu komidinim oldular benim.
Düşmek üzereyim dizdiğim hayallerin tepesinden. Artık uykular da tutmuyor beni.
Bu son gelişimdi. Sana bir daha dayanamam demiştim. Şimdi de son gitmemi yapıyorum.

Sana ömür boyu susuyorum.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Hobilerim arasında her gün güneş batarken fotoğraf çekmek var

Başlık çok uzun oldu farkındayım :D acayip fotoğraf delisi bir insan olarak her akşam üstü fotoğraf makinesiyle balkona çıkıyorum. Balkonumuzdan güneşin batışını izleyebilmem çokoş bence. Her ne kadar profesyonel fotoğraf makinem olmasa da bu fotoğraf çekme aşkımı hiç mi hiç azaltmıyor. O kadar çok fotoğraf çekiyorum ki artık bunları bilgisayara flashlara hard disklere sığdıramaz oldum ama bu durumdan çok memnunum :D bilgisayarım da hangi klasörü açsam nereye tıklasam bir fotoğraf seliyle karşılaşıyorum. Çoğu insan beni anlamıyor. Beni tek anlayan fotoğraf makinem sanırım :D dışarı çıkarken yanıma ilk veya sadece aldığım şey cüzdanım ve fotoğraf makinem. Bir fotoğrafçıyla mı evlensem diye düşünmeden edemiyorum. 4. fotoğrafta daha belli olan tepe eshabı kehf. Çoğunuz 7 uyurlar mağarasını duymuşsunuzdur. işte o mağara orada. Bilmeyenleriniz varsa bu hikayeyi hemen araştırın derim. Yolunuz Tarsusa düşerse de uğramadan geçmeyin :D








19 Ağustos 2012 Pazar

Kaybetme

Kaybetme korkusu ne kadar saçmalattırır insana. Kaybetmiceksen bile kaybedecek duruma getirir bazen. Korktuğun başına gelir. Aşıkken uçup giden mantığının birazı da korkarken gider. Duygularına esir düştüğündeyse ne yapacağını kimse bilemez. İnsan istemeden bir sürü şey yapabilir. Ancak kaybetmekle yüz yüze geldiğinde dank eder kafasına. Kimi zaman her şey için geç olabilir. Ama şanslıysan ve hala zamanın varsa elinden geleni yap. Bazıları kaybetmemen gerekecek kadar değerli. Hepinize iyi bayramlar :D



18 Ağustos 2012 Cumartesi

Beni Susturmanı Hak Etmedim


Genç kız tüm saflığıyla duygularını döktü çocuğa. Onun da kendisini sevdiğine inanmıştı. Çünkü böyle olmasını çok istiyordu. Ters bir cevap aldı ama devam etti anlatmaya. Sus dendi bu sefer. Anlatabilmek susmaktan geçer bazen diye düşündü ve sustu. Saatler sonra çocuk yine kızın dualarındaydı. Kız hıçkıra hıçkıra istedi onu. Hayatı onla görmek istiyordu. Dayanamadı yine konuştu. En iyi dileklerini, kalbini yazdı kâğıtlara. Yolladı ona. Çocuk kızın anlayamadığı bir tavırla sana sus dedim dedi.  Evet demişti ama kızın aşkı içine sığdıramadığı kadar büyüktü. Şimdi ise bir yandan gözleri doluyor bir yandan duygularını geri içine atmaya çalışıyordu. Kızamıyordu ona. O sus dediği için tekrar sustu. Ama bu sefer konuşmazdı. Hiç konuşmazdı. Çocuk acaba ne yaptığının farkında mıydı? Bilerek isteyerek mi söylemişti bunu? Kızın tanıdığı değildi o. Bu denli kıramazdı onu. Sevgi dolu, iyi niyet dolu, yaşam dolu bir kızın hüngür hüngür ağlamasıydı hayat. Hayat ne kadar acımasız derken anladı ki insanlardı acımasız olan. Birileri onun iyiliğine sürekli kötülük katmaya çalıştı. Bir kelime içinde bin haykırış dışında bin sessizlik etti. Kararlıydı konuşmamaya. Günden güne kendine de susuyordu.  Hiçbir şeyi yokken her şeyini kaybetmişti sanki. Amaçları, çabaları, başarıları, dilekleri en önemlisi de kahkahaları terk etti onu. Hiç biri onu bu hale terk eden kadar üzmedi. Kamburlarının altında ezildi kız. Sensiz yaşayamam cümlesi belki çok bencilceydi ama haklıydı. Yaşayamadı. Duygularını ancak koca bir denize sığdırabildi.

5 Ağustos 2012 Pazar

Hımm Diyenle Olmaz


Bugünkü konumuz da kendisine uzun uzun anlatılan şeyden sonra hımm cevabını veren içi boş düdüklü tencere kafalı hödük. Ya bari nezaketen birkaç cümle kur, bir ilgileniyormuş gibi yap. Konuşmayı öğretememişler böylelerine. Beklentileri tavan yapmış. Hep karşı taraf anlatsın, karşı taraf götünü yırtsın konuşma uzasın diye, karşı taraf mesaj atsın… Böyle biriyle beraber olacaksanız yalnızlık binlerce kat daha iyi söyliyim. Başınıza bir sürü dert alırsınız. İşlerine gelince seviyorum her şeyimsin canımsın derler, gönlünüzü feth edip topu size atarlar. Siz de bu çocuk beni seviyor şöyle baş üstünde tutayım, her sabah benim günaydınımla uyansın, görüşelim edelim dersiniz ama karşı taraf konuşmaktan acizdir. Ama hala konuşmak ister. Telefon açar, siz konuşursunuz konuşursunuz tabi makineli tüfek olmadığınız için bir yere kadar yani. Sonra başlasın eeeler. Ee anlatsana eee konuşsana eee uydur bir şeyler. Alfabe götüne girsin emi. Soytarıya dönersiniz bir şeyler bulayım da konuşalım diye. Saçmalamanın dorularına çıkarsınız. Dengeniz alt üst olur. Hele konu bul diyenle hiç olmaz. Ya ben de insanım. Bir tane doğru düzgün insan denk gelmez mi bana yaaa. Kaderin böylesine yazıklar olsun batsın bu dünya. 

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Hastalık Hastası



Siz bilmiyorsunuz hastalıklara yakalandım ben. Tamam, paramı cüzdanıma koymaya üşenip kardeşime verecek kadar üşengeç biriyim ama son zamanlarda üşendiğim çoğu şey hastalıktanmış. Üzerime öyle bir halsizlik çöktü ki… Kalktığım an yere düşüyorum. Bir baş dönmesi aldı başımı gitti. Bazen de böyle karıma bir ağrı saplanıyor kıvranıyorum falan. Bir de bildiğin esmer olmama rağmen cildim belirgin bir şekilde sararıp soldu. Biz de sarılıktan şüphelendik. E artık kalkıp bir doktora gideyim dedim. Annem hemen bir randevu aldı. Akşama kadar yattıktan sonra doktora gitmek için sabahın köründe kalkmak da koydu ama naparsın işte. Evden çıkmadan dedim bir tuvalete gidiyim. Oralarda tuvaletim falan gelir hastanenin tuvaletlerinde yapmak zorunda kalmayayım. Zaten hiç sevmem hastaneleri. Girdiğim an bir hastalık kokusu gelir, her yer mikrop falan… Neyse rahatladım çıktım evden. Babam da benle geldi, beraber gittik. Randevu olduğu için tabi sıranın önüne geçtik hemen. İçeri girdik. Doktora anlatmaya başlar başlamaz oruç tutuyorsan ondandır dedi. İşte bazıları bulmuş kısa yolu, kestirip atıyor hemen. Ben de ondan değil dedim. Bir de adam manyak mıdır nedir? Tamam, saygım sonsuz. Onca yıl okuyorlar. Her yiğidin harcı değil de… Adama su içmiyorum hiç bazen iki hafta susuz kalıyorum bir sorun olur mu dedim. Kola iç bir şey olmaz dedi. Herkes içmeyin zararlı der bu da böyle çıktı işte. Benim bakışları görünce bir sürü tahlil falan verdi. Gittik tahlil vermeye tüpleri alırken kadın 2 tane de kutu vermesin mi… büyük abdest, küçük abdest… Ben tabi yıkıldım. Kan tahlilini de ilk defa vericem zaten bir heyecan oldu içimde. İğneyi gördüm ya hemen arkamı döndüm. Hemşireye de bakamam alın kolumu takılın siz dedim. Uzattım kolumu. Sen kan alırken hapşırmasın mı? Ödüm koptu yeminle. Damarıma da kökledi zaten. Böyle şeyler de hep beni bulur. Hayır, hapşırık yani ayda yılda bir gelir o da bana geldi. İçimden okumadığım lanet kalmadı. Neyse bunlar kanımı 5-6 tüp alıp bitirdikten sonra sıra idrar tahliline geldi ama ben de ağlıcak duruma geldim. Söyleselerdi önceden evde yapıp gelmezdim. Nasıl çıkarıcam ben şimdi. Tuvalet sırası bana geldiğinde girdim içeri ama nasıl kötüyüm anlatamam. Ikın ıkın yok anam olmayan şeyi nerden çıkarayım. Sonra birden kapı açılıverdi. Kadının biri baktı şöyle bir ooo sen daha yapma aşamasına geçememişsin çık benim işim 5 dakikalık dedi ama ben şok içindeyim. Öyle bir attı beni tuvaletten fermuarımı bile dışarıda çektim. Babam da zavallım bekle bekle ağaç olunca gönderdim onu. Gittim üst katlardan boş bir tuvalet buldum. Bir buçuk saat çıkmadım e anca yani. Hiç kolay değilmiş arkadaş. 3-4 kutu ıslak mendik bitirdim zaten. Şuraya deymiyim buraya deymiyim… Sancılarıma sancı katarak verdim artık tahlilleri. Sonuç olarak dizanteri olmuşum. Anlayacağınız vücudumda amipler barındırıyorum. Bir de demir eksikliği çıktı. Hapçı oldum ben de bir haftadır. Demir eksikliği saçlarımı döküyor sürekli. Kel olucam yakında. Bir de bir vitamin hapı bu kadar iğrenç olabilir. Burada küfrediyorum.  Lan kutusundan çıkardığım an bir koku salıyor etrafı. İlk gördüğüm de pembe bonibon gibiydi. Bir zevkle attım ki ağzıma o hayal kırıklığını benden iyi kimse bilemez. Eve gelince de anneme tuvalet olayını anlattım. E kızım hastane orası millet can derdinde dedi. Valla Allah yardım etsin herkese. Bana da etsin. Bir haftadan fazladır evden dışarı çıkmadım. Haliyle dışarıda olanlarla ilgili beni kandırmaya çalışan arkadaşlarım da mevcut. Kızım haberin yok suriyeyle savaş başladı diyenleri mi ararsın Tarkan intihar etti biliyor musun diyenleri mi? 

Benim tepki: koskoca pop star canına kıyıyorsa beni niye yaşıyorum ulllleeeeyyynn?

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Gitmesen De Olur


Eğer bir gün gideceksen,
Gitme
Eğer hala gideceksen
Sus…
Sesini duyarsam çıkmaz kulaklarımdan.
Bakma…
Görürsem gözlerini çıkaramam aklımdan.
Ellerimi tutma…
Daha çok ihtiyacım var onlara.
Parmak izlerin kalırsa ben de hiçbir yere dokunamam bir daha.
Öpme…
Her dokunuşun yakar tenimi.
Bilirim yanmayı, korkarım.
Sarılmaya kalkma…
İki elim kavuşursa vücudunda,
Belki de sonum olur bu buluşma.
Bırak dönsün dünya. Durdurma…
Durursa anlarım ki sarhoş ettiğindendir başımın dönmesi.
Bırak bilmeyeyim, dünya dönüyor diyeyim.
Biz olmayalım. Sen gelme.
Çok gelen de oldu giden de.
Şimdi gerek de yok veda da yok.
Gideceksen gelmeyeceksin.
Ama sen hep benimle kal.
Gitme.
Eğer bir gün gideceksen,
Gitme…

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Korkuyorum


Sessizce ağlamak… Ne seller olur gönlünde ama kimsenin ruhu duymaz. Yanında olmayı çok isteyip yanında olamamak… Hayalini kurarsın ama biri hunharca yıkar.
Âşık olmaktan korkuyorum ben. Seni körü körüne sevmekten korkuyorum. Ve artık çok geç gibi. Hatalarını teker teker siliyorum. Gözümde kocamanlaşıyorsun günden güne. Sen yokken yok olmaktan şikâyet ederken şimdi var olmaktan korkuyorum.  Eğer bir gün biterse diyorum. Başlayamıyorum. Kimseden değer görmezken senin verdiğin ufacık bir değere tutunmaktan korkuyorum. Ne olur âşık olmayayım. Ne olur alıştırma beni sana. Âşık olursam gözlerim yorulur. Yüzüne bak bak bitiremem. Gülüşünü kazırım aklıma. Utanırım, kızarırım. Ellerim hep elinde kalsın isterim. İndirmem başımı omuzlarından. Sana da yük olurum hem. Sinemaya gidelim isterim ama çok sakarımdır. Mısır dökerim üstüne tüm romantizm bozulur. Öyle çok severim ki sıkarım ben seni. Duygusallaşırım. Oto boka gülerken en ufak bir şeye ağlarım. Beni üzersen dayanamam. Kollarında ısınırsam bir kere artık beni tek ısıtan kolların olur. Sana çooooook güzel gözükebilmek için saatlerce hazırlanabilirim. Her buluşmamıza geç kalabilirim. Çok kıskanırım seni. İsyan edebilirsin. Say say bitmez. Zor iş değil mi?

Şimdi ne olur bitsin seni her an düşünmem. Hayalini kuruyorum da olmazsa diye korkuyorum.

Yağmurlar geziniyor şehirde. Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için ıslatıyor bu yağmur içimi.



14 Temmuz 2012 Cumartesi

Sogukarpuz Tatile Gitti de Geldi Bile




Sonun da çıkabildim tatile. Bir aydır hatta iki aydır bunun planını yapıyordum. Bir kere hemen pijamalarımdan kurtulup alışverişe doyamadım. Şunu sahilde giyerim, bunu gece çıkarken giyerim. Ayakkabılar takılar derken bir valiz doldu işte. Tabi tatil diyince insanı bir heyecan kaplıyor. Hayaller kurmalar başlıyor. Gidiyim de bir şöyle yaparım böyle yaparım… Bir zevkle valiz hazırladım ki anlatamam. Ama kardeşim bunun yarısı boş olarak geri döneceğini düşünüyordu. O kadar unutkanım ki her şeyimi orda burada unuturum. Kardeşim de neyini istesem inşallah unutursun da ben de seni bir güzel döverim der gibi bakıyordu. İlk defa böyle güzel bir tatil planı yaptığım için heyecanın da bolunu yaşadım. Oleyyy tatile gidicememmm sevincini yaşadım bayağı bir. Keşke bu kadar sevinmeden önce sabah 5 de gideceğimi de düşünseydim. Tatil aşkıyla gözden kaçırmışım ben onu. Neyse sabahın 5 inde gözümü arabada açtım. Sahil şeridi üzerinden gittiğimiz için deniz her daim yanımızdaydı. O bile uyanamamıştı daha. Yol da uzundu. En azından oturmaktan popomun uyuşacağı kadar. Ve bir yolculukta olmazsa olmaz kulaklık… Olmadı işte. Kulaklığım bozulduğu ve ben değiştirmeyi unuttuğum için arabanın ne olduğunu bilmediğim müziklerine kaldım. Neyse ki kötü sayılmazlardı. Müzik her türlü candır, kandır. Ama bir kulaklık nasıl unutulur anlamıyorum. Kadeeeeeeeeeer. kitap okuyayım dedm yollar o kadar dönemeçli ki dikkatimi toplayamadım.Uyurum ben ya arabada derken gözüme uyku da girmedi.  Sonra da hava aydınlandı zaten hiç uyuyamadım. Şimdi kusucam diye diye gittim bütün yolu. Tekerlekli her şey tutar beni. Kara poşetler kâbusum olmuştur ki sadece benim değil. Yolculuk arkadaşları mı da bıktırırım bu durumdan. Arabayı durdurduğum çok olmuştur veya otobüse kustuğum. Neyse tatilden iğrenç yerlere geldik :D  bayağı eğlendim canlarım 1 hafta boyunca :D gece kulüplerinde günümü gün ettim. Yakamoz eşliğinde güzel sahil geceleri geçirdim. Yakılan ateşler, gitarlar, deniz, kum… Çok iyi geldi bu tatil bana. Öyle ki bitmesini hiç istemezdim. Bir yaz aşkım eksik. Gerçi kış aşkım da yoktu benim. Şimdi yalnızlığım geldi aklıma. Tatilim de bitti. Tüm gün evde pijamayla oturma sezonunu yeniden açmış bulunmaktayım…

NOT: fotoğrafları yolda çektim arabadan ancak bu kadarı oldu :D bir de şu an pek bir şey unutmamışım gibi gözüküyor :D burdan kardeşime selamlar.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

İyi ki doğdum mu desem?


Her geçen gün kendimi daha karmaşık bir hayatın içinde buluyorum. 

Anlamakta güçlük çektiğim biraz daha isyan ettiğim bir hayat… Doğduğumuz günden uzaklaşırken aslında bir o kadar da yaklaşıyoruz. Gözlerimizi ilk defa açtığımız gün gibi, nereye geldim ben der gibi bakıyoruz hayata. Anlamazsak hakkında soracak sorumuz da olmaz eleştirilerimiz de olmaz. Biz 4 5 yaşlarındayken doktorlar, çocuğunuz bu yaşlarda çok soru sorabilir lütfen yardımcı olmaya çalışın, derler. Oysa biz büyüdükçe o annemizin babamızın korktuğu sorulardan daha çoğu oluşuyor beynimizde. Nedenler nasıllar amalar… Çünkü anlıyoruz. Bazen anladığımıza çok pişman olsak da anlıyoruz. Anlamadığımızda isyanlar başlıyor zaten. Hayat bir kâbustan uyanmak gibi, korkunun dibi. Belirsizlik… Rüya mıydı? Değil miydi? Ve bazen çimdiklenmek gerekiyor veya yüzünü yıkayan bir miktar su. İyi şeyler öğrenebilmek için zorluklar atlatıyoruz. Yaşayarak tecrübe kazanıyoruz. Yeni bir yaşa girmek yeni bir yıla girmek gibi hatta çok daha fazlası. Arzular, planlar, dilekler, yenilikler… Yeni bir yaş beraberinde bir sürü de yenilik getiriyor. Büyüdüğünü hissediyor insan. Eşek kadar oldun artık tabiri cup diye oturuyor üstüme. Büyüdükçe endişeler artıyor. Büyüdükçe sorunlar artıyor. Sevinçler artıyor. Hüzünler artıyor. Bizimle beraber her şey büyüyor. Anne… Baba… Evet, ben eşek kadar oldum ve bunca senedir bazen farkına varamasam da beni sevdiğiniz için çok teşekkür ederim. Arkadaşlarım onlar da iyi ki varlar. Çünkü hayat yalnız çok daha çekilmez.
Doğum günüm de dolunayı seyrediyorum. Ve şimdi tenimde rüzgârı hissetmek…



2 Temmuz 2012 Pazartesi

Boşluk




İnsanlar benim hep güleceğimi düşünür olmuşlar. Öyle bir çiviyle çakmıştım ki ağzımı kulaklarıma beni görmelerine hiç izin vermemişim aslında. Şimdi kendime mi kızmalıyım onlara mı bilmiyorum. Ne zaman gülmesem sorgulamalarından nefret ediyorum. Ben de insanım. Ben de durulurum. Ben de üzülürüm. Hayattan hep mutlu olmayı beklemiyorum. Ben sadece yaşadığımı hissetmek istiyorum. Çok mutlu veya çok üzgün… sıkıldım yok bir şeyim demekten. Bu hayata ayak uydurmak zor. Değişmemek zor. Amacım kendimi kaybetmemek ve nasıl tutunduysam kendime dışarıdan hiç belli olmuyorum. Kapılarını kapatmak bu olsa gerek. Ben kapatmakla da kalmamışım meğer kaç kilit vurmuşum. Bir şeyim yok cümlesi nasıl da beni anlatıyor. Evet, bir şeyim yok. Hiçbir şeyim yok. Yalnızlığı dibine kadar hissediyorum şu sıralar. Bir boşluğu hissetmek benimkisi. Kendimi bıraksam düşerim. Ve bir başkasından duyduğum hiç bir şey için uğraşmıyorsun sözü delip geçiyor bedenimi. uğraşmak... bilse içimde ne fırtınalar çıkartıp dinmesi için canımı dişime taktığımı...ama bilmezler. insanlar senin ne hissettiğini anlamazlar. anlıyorum seni demeleri ne kadar da saçma. kimse kimseyi anlamıyor işte. kimseye anlatamıyorum işte. bu yüzden belki de çoktan düştüm boşluğa. 

ben sadece yeni doğmuş bir bebek gibi ağlamak istiyorum. anlıyorum demelerine gerek yok. ben senin yanındayım desinler yeter.

1 Temmuz 2012 Pazar

Toplu Taşıma Araçları Vol 1



1 2 3 başla. Koş koş koş koş koş hadi kızım hadi kızım kop da gel sıyrıl da gel yardır kızım… sanırsın ki hipodromdayım.
Kalp atışlarım hırs yapıp sahildeki kum tanelerini geçmeye yeltenince ben de artık hipodromu burada kesmem gerektiğini düşündüm. Bir de koşarkenki halim var tabi. Öyle kötü öyle bakılmaz öyle yer sallandı lan dedirttirecek. At gibi olsam ne ala. Ben bildiğin çuvalın ayaklanmış hali.
Koşma yeteneğimi zirvede bırakıp görevlinin ne vardı bu kadar koşacak bakışları altında 1 bilet hehhehehhe lütfen hehehhe diyebiliyorum.  O kadar koşmamın ardından köpek gibi soluduğumun da üstüne çiziyorum. Yok, lan altını çizeyim. Ve tekrar yetişmem gerek inadıyla maratonu başlatıyorum. Tren göründüüüüüüüüü.  Issız bir okyanusa düşsem karar göründü deseler bu kadar sevinmezdim açıkçası. Trenin yanına geldiğimde başardım ulaştım kazandım havalarındayken trendeki insanlarla arama şak diye kapanan bir kapı giriyor.  Saniyelerin değerini bilin ben size söyleyeyim. Kendimi birden küçük emrahiye yapıyorum. Ne olur açın kapıyı. Benim hiç trene binmem olmadı. Amca amca size baba diyebilir miyim? Ellerim kapı camını açsanıza lan şiddetiyle tıktıklarken maalesef kaybettik diyorlar. Şimdi de bir hastane koridorundaymış gibi annneeeeeeeeeeeeeeeeee diye ağlıyorum. Derken trenin hareketiyle elim de kapıya yetişmez oluyor.
Daha yeni banyo yapmıştım. Boşuna mı terledim ben? Boşuna mı çevre kirliliği yaptım? Ettiğim küfürler o kadar hat safhaya gelmiş olacak ki tren birden duruyor. Acil alarm. İstop ettiler. Telsiz sesleri duyuluyor. Makinistin treni tekrar kaldırmaya çalışıyorum diyişi kulaklarımda. Bendeniz ne yapıyor peki? :D fırsattan istifade kapıyı açtırıp trene atlıyorum. Kaçın kurasıyım olum ben :D ooo nasıl da bindim amaa. Mutluluk mutluluk mutluluk… bir de inşallah ter kokmuyorumdur…

30 Haziran 2012 Cumartesi

Hoş Buldum Yazısı



merhaba ben karpuzu çok severim özellikle buzdolabıyla olan ilişkisine bayılıyorum bir meyve soğukken bu kadar güzel olur .aslında tüm meyveleri seviyorum ben erik mesela o kadar çok yerim ki karın ağrısından kıvranırım. kirazı söylemiyim bile :D portakal çilek şeftali...neyse telefonumun şarjının 4 gün bitmediğini bilirim ben evet ortada bir yalnız varsa o da benim sonra öyle bir yerde yaşıyorumki kolonili yaşama geçtim nemden dokunduğum yere yapışıyorum ama kimse beni düşünmüyo zil çaldığında evdeki herkes bana bakar mesela. hayatın gerçekten zor olduğnu düşünüyorum. evimizin önünden dımtıs dımtıs geçen arabalar var bazı arabalar düğün salonu gibi bence.tabi üşendiğimden gidip pencereyi de kapatamıyorum o zaman sıradaki şarkı kaldıramadığım popoma gelsin. bu sıcaklarda saçlarımı sıfıra vurdursam nasıl olur acaba diyenlerdenim. boş zamanlarım da yapmadığım şey yok. öyle ki oturup müge anlı bile izliyorum. tabi tv izlediğim zaman zarfında sürekli krize girerim çünkü bizim kumanda hala vurunca çalışanlardan. pazar günlerini çok severim eğlen coş kop gez toz…evimiz o kadar büyük değil ama pazar günleri gez gez bitiremem salondan çık mutfağa gir ordan çık oturma odasına falan iyi yani pazar günleri...gerçi benim her günüm öyle :(  annemle babam çok sevimlilerdir ne zaman babama bir şey desem  annene sor der aynı şekilde annem de babana sor der bende bilinmezlikten kafayı yerim. annem çok romantik bir de geçen gün yağmur yağarken balkonda yemek yedirdi bize... bir de kuşumuz var o evde rahat rahat gezsin diye kapı pencere kapalı oturuyoruz. gerçi mantıklıda çünkü o kadar sakarımki balkonda dursam aşağı düşerim ben . hatta sakarlığım tescillendi bile kahve dökerim diye koltuğa oturtturmuyor annem. ve de beni uyandırmak için zili basılı tutan bir kardeşim var çok severim kendisini.en sevdiğim renk de olsa keşke her rengi seviyorum ben ya tıpkı her müziği sevdiğim gibi kulağa hoş gelenleri yani. bu kadar farklı müzikler dinleyince müzik listemde de kelly clarksondan sonra gönül yazar falan geliyo tabi.bir yeni mesajımı açarken kesin şu atmıştır diyip tutturmaktan nefret ediyorum bir kerede başkası atsın şaşırıyım falan yeter bu sıradan hayatım. üşengeçliğimle bağlantılı olarak her yere geç kalmam vardır. 8. sınıfta sabah törenlerin hiç birine katılamamıştım . aslında bu alarm sesimi güzel müzikler yapmamdan da kaynaklanıyo biraz dinliyim bari diyerek kapatamıyorum alarmı o sıradada başlasın uyku...ayrıca bu yaşıma kadar tüm yolculuklarımın başı berbat geçmiştir çünkü beni otobüs tutuyo öyle iğrenç öyle dayanılmaz bir duyguki...bazı insanlarda öyle dayanılmaz ve korsan filmin başında çıkan korsan ihbar hattı kadar sahte. gerçi artık 2 insan tipine dönüşüyoruz acunun meşhur ettikleri ve etmedikleri. meşhur etmedikleri olarak sayımız git gide azalıyo arkadaşlar. son olarak Allah kimseye 'otobüste bile yanıma oturan yok ' yalnızlığı yasatmasin. Memnun oldum :D

29 Haziran 2012 Cuma

Azcık Cesaret


Çok değer veriyoruz çok emek harcıyoruz sevgi için aşk için. Çok abartıyoruz belki de. Çok ciddiye aldığımızdan hiç ciddiye alınmıyoruz. Ya da çok kafamıza takıyoruz. Hep onu düşünmekten vazgeçemiyoruz. Gözümüzü sevgi bürüyünce diğer her şeyi görmezden geliyoruz. Hem de o her şey olacakları çığlık çığlığa söylerken…
Bugün korkularım baskın yanında da endişelerim. Duygusalım, kırılganım, incinmekten korkuyorum. Erken davranmaktan korkuyorum geç kalmak daha kötüyken. Zaman geçmiyor gibi görünse de su gibi akıyormuş meğer. Aklımda kalanlar… Üzerine gitmedikçe hep kalacaklar. Biraz da cesaret lazım şimdi. Gitmeye…