27 Mayıs 2020 Çarşamba

Bloglar devam etsin

                

Herkese merhaba
Benim için zor günlerden biri. Bu bloğa en son 8 sene önce bir şeyler yazmışım sanırım. Neler yazmışım bakmadım bile. Gülümseyerek Ah ne günlerdi diyebilecek duruma ulaşamadım.. Şu an bu yazdıklarımı da kaçınız görecek bilmiyorum. Muhtemelen sıfırdır diye düşünüyorum. 8 senedir hayatımda pek bir şey değişmedi. Bir diploma kazanmış, fiziken biraz büyümüş ve sadece üzüntülerime yenilerini katmış olabilirim. Her gün depremler yaşayan ama yıkılmayan bir binadayım. İnsan artık yıkılsın istiyor.. Bugün hissettiğim duyguları tariflemeye çalışırken çok klişe bir söz geldi aklıma; İçim kan ağlıyor. İçimin gerçekten ağladığını fark ettim. Sanki göğsümün ortasında şıp şıp damlayan bir çeşme vardı. Ve her nefes aldığımda içime çektiğim rüzgar suyu savuruyor gibiydi her yanıma. Küçücük damlacıkların beni boğduğuna yemin edebilirim. Bazı bahçelerde incecik sular fışkıran fıskiyeler vardır. İçimde o fıskiyeden var yahut da. Fıskiyenin önüne geçmiş gibiyim. Soğuk su minik minik çarpıyor her noktama. İçimi ürpertiyor. Ben bunları anlatırken ,biri okursa ki eğer, hisseder mi anlar mı bilmem..
Birilerinin beni duyduğunu hissettiğimde daha anlatacağım çok şey var. Galiba tekrar geldim. MERHABA..

1 Nisan 2014 Salı

Bir sabah otobüs macerası

...En sismaninin içinde hafif bir ruh en zayifinda agir bir kasvet. her binene iyice bakiyorum. pantolon bedenlerinin önemini merak ediyorum.birinin sadece eldivenleri ve kaski dikkatimi cekiyor. özgürlüğü duyuyorum. acelesi olan parayi verisinden belli ediyor kendini. diğerinin umrunda değil. hepimiz birbirine karismis parti bayraklarına bakarken birlesiyoruz. bir anlik bir düşünce sıkıstırıyoruz hayata. her yerde ismim.. siyasete karismisim gibi hissediyorum. ayip bir şey yapmiscasina utaniyorum. hic tanimadigim birinin gözlerine baktim. artik tanistigimizi düşünüyorum. günün ilk azarini bir cocuk yiyince kendimi tüm haklarimdan men ediyorum . en merhametlisi bagiriyor. zıtlıklar.. gulumsedigimde hissediyorum yasadigimi.

31 Aralık 2012 Pazartesi

Adile Naşit Kahkahası Diliyorum

   Vazgeçmiyoruz dilek dilemekten veya vazgeçemiyoruz. Ben vazgeçme şansım olsa da vazgeçmezdim herhalde. En çok sevdiğim şey hayal kurmak ve bunu en iyi yaptıran şey dileklerim. Herkese tavsiye ederim. Beni yaşatan onlar. Yeni yıllar umut aşılamaya gelen kurtarıcılar bence. Umutsuz yaşayamayız bizler. Hayatının en kötü yılını yaşamış bile olsan yeni bir yıla gireceğiz dendi mi için bir rahatlar. İnsanı büyüten şeydir umut. Yeni kelimesinin her cümlede insana kattığı pozitif bir enerji vardır. İçinizden bu kelimeyi tekrarlayıp aklınıza getirdiklerini bir düşünün. Benim aklıma yeniçeriler geldi birden. Bilinçaltım eskileri düşünmekte kararlı.  Ama bir çoğumuz severiz yenileri. Bazen gelen gideni aratsa da... 2012 de yaşadığım çok güzel şeyler oldu. Hiç unutmak istemediğim anlarım var. Yanı sıra keşkelerim de yok değil. Yeni bir yıl için umutları olanlar geride bıraktığı yılda gerçekleştiremediği hayalleri olanlardır. Bakın önünüzde en yenisinden koca bir yıl daha var. Hiç bir şey içinizde kalmasın.
   Bugün için iki insan tipi var : Televizyon programlarıyla yeni yıla girenler, sevdikleriyle yeni yıla girenler. İlk seçenekteyseniz dilerim orada geçirdiğiniz son yıl olur. Dilek dilerken birbirinizi de unutmayın. Ben bugün herkes için Adile Naşit kahkahası diliyorum. Gülmeyi bırakmanızın tek nedeni yüz kaslarınızın ağrıması olsun kuzucuklarım.

6 Ekim 2012 Cumartesi

Yalnızın Hikayesi

Bir varmış bir yokmuş. Aklı başka yerde olanın gözü uykuda olmazmış. Yastığına sarılır, bir o tarafa bir bu tarafa döner döner dururmuş. Duvarlar öyle hoş bakarlarmış ki alamazmış gözlerini. Halı desenleri desen onları anlatmıyorum bile... Gel gelelim ortada 4 duvarın yalnız bırakmadığı bir yalnız olduğu görülmüş. Çok içindeymiş yalnızlık. Sıkı sıkı sarmış onu. Şimdi yalnızlık gitmek istese de o bırakmaz olmuş. Günler günleri kovalamış. Canına tak etmiş kalbin. Yalnızlık çok ağır gelmeye, büyümeye başlamış. Sonunda sığamamış bir bedene. Gitme zamanım geldi demiş. Ama kapılar kilitliymiş. Bir şartla çıkabilirmiş yalnızlık o da kapıları açabilecek birinin gelmesiymiş. Çok beklemişler. Ümitler kesilmişken, en beklenmedik zamanda elinde anahtarlarla çıkagelmiş birisi. Tüm kapıları ardına kadar açmış ve yalnızlığın kaktığı yere oturmuş küçük prens. Genç kız alışıkmış büyütmelere. Küçük prensi büyütmüş büyütmüş kalbinde... Meğer yalnızlık her an geri dönmek için bekliyormuş kuytu bir yerde. Sonrası evvel zaman içinde kalbur saman içinde...

28 Eylül 2012 Cuma

Değiştim

İçim içime sığmıyor. Evlere, binalara, 4 duvar arasını geçtim, denizlere, dağlara sığamıyorum. Sığamıyorum hiçbir yere. Ben ben değilim uzun zamandır. Düşünemiyorum, ne yaptığımı bilmiyorum. Öylesine yaşıyorum. Bazen ne yaptım ben deyip pişman olsam da yaşıyorum. Kendime yeniğim. Herkese, dünyaya yeniğim. Duygularımı taşıyamıyorum artık. Ağır geliyor hepsi. Çok doluyum. Atamıyorum üstümden hiç bir yükü. Altında eziliyorum bütün bunların. Herkesin ne kadar dik duruyorsun dediği kız gitti ne olmuş sana böyle hiç iyi değilsin dediği biri geldi. Kamburlarım çıktı. Bir ayda 6-7 kilo verdim. Dile bile gelemiyor çoğu şey. Ne söylesem eksik. İçimde her şey çok fazla. Deli divaneyim ne zamandır. Haberim yok kendimden. Gideli çok oldu ama nerelere gitti bilmem. Görünen o ki çok çektirdim ona. Kendim bana dargın ben kendime... Zamanlar geçmiyor düşünerek. Hüsran sırası hep bende. Öyle zor ki teselli aramak. Gerçi arasam da bulamam. İçim içime sığmıyor. Duygularım çok yoğun. Çok doluyum. Sığamıyorum hiçbir yere.

22 Eylül 2012 Cumartesi

Nooollllaarr Biraz Dahaaa


Her şey babamın beni uyandırmak için yatağıma yaklaşmasıyla başladı. Daha bir sıkı yapıştım yastığıma. Babam bana kıyamayıp geri döndüğündeyse dünyalar benimdi. Bir oh çekip misler gibi devam ettim uykuma. Ama sonu vardı biliyordum. Yaklaşık 16 saattir yataktaydım. 3 ayını yatakta geçirmiş biri olarak çok az geliyordu bu süre bana. Cumalar ne güzel günlerdi öyle kafayı vurup yatar ertesi gün öğlenlerine kadar uyurdum. İyi ki dersanem öğleden sonra. Ve aradan çok az bir süre geçmişti ki babamın tekrardan odama yol aldığını duydum. Artık kaçışım yoktu, uyandıracaktı. Adım sesleri içime bir öküz gibi oturdu. Kendiliğimden kalkmazsam babam gıdıklayarak uyandırıyooo...Çin işgencelerine maruz kalmaya dayanamazdım. Babamı yanımda hissettiğim an açtım gözlerimi. İlk sözleri içime oturan öküzün kilosunu arttırdıkça arttırdı.
    -anca yatıyon kalk annene yardım et biraz bir boka yaradığın yok ser şu çamaşırları sen eve yatmaya geliyon.......

Sonrası kalk zıkımlan dersaneye git derse gir tenefüse çıkamadan tenefüs bitsin geri derse gir tekrar tenefüse çıkama tekrar derse gir...

Biri kafama balyoz geçirse napıyon sen gardaş demicek duruma geldim.

12 Eylül 2012 Çarşamba

Tek Gerekensin

Akıp giden zamanda donup kalmış biri gibiyim.
En son birini özlememin ardından hiç zaman geçmedi.
En son birini çok sevmemin ardından hiç zaman geçmedi.
En son birini yanımda istememin ardından hiç zaman geçmedi.






Sen kalbimde barınmaya başlayalı uzun zaman oldu ve yanımda olmayalı da uzun zaman oldu.
Yalnızlığım çakılı hayatımın ortasına.
En son farklı bir şeyler yapalı ne kadar oldu hesaplayamam hatırlayamam bile.
Her şeyimle sana ait olduğumdan beri hep aynıyım. Seviyorum özlüyorum istiyorum...

Çok ihtiyacım var sana. Sadece gelmeni bekliyorum. Kurduğum hayallere tek yakışan sensin. Ya da hayallerimde tek seni istediğimden. Başımızı aynı yastığa koyup birbirimize bakmalıyız. O zaman birbirimizi anlayacağımızdan eminim. Gözlerim sana anlatacak her şeyi. Göğsüne yaslanıp kalp atışlarını duymak istiyorum. Bırakalım aşk bizimle kalsın. Sonra onu da alıp atalım kendimizi sokaklara. Sımsıkı hiç bırakmayacakmış gibi sarıl bana. Sarıl ve dans edelim delice. Kapat gözlerini benimle. İşte o zaman sadece biz olacağız dünyada. O kadar çok dans edeceğiz ki yorgunluktan kendimi sana bırakmak isteyeceğim. Tut ve götür beni bir göl kıyısına. İskeleye bırakalım kendimizi. Dinlenmek isteyeceğiz uzanacağız aynı gökyüzünde açılacak gözlerimiz. Ama sana bakmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Sen de vazgeçme olur mu ? Kalktığımızda beraber izleyeceğiz güneşin doğuşunu. Beraber hoşgeldin diyeceğiz ona ve her gün batımı beraber geçirdiğimiz gün için teşekkür edeceğiz güneşe. Biliyorum tüm bunlar olacak... Sadece beraber olmamız gerek.

6 Eylül 2012 Perşembe

Buna Nasıl Bir Başlık Konur Ki

   Nasıl bir ülkede yaşıyorum ya ben derdim çoğu zaman. Ve yine birileri cevapladılar bu bana. Gözlerimin önünde bir araba kaza yapıp kanala yuvarlandı. O arabanın acı frenini tüm hücrelerimde hissettim. Hemen elim telefona gitti. 112 yi telaşla korkuyla acıyla hüzünle çevirdim. Şoförün arabadan çıkmaya çalıştığını gördüm. O sırada telefondaki kadının sesi geldi. Soracağı soruları tahmin edip ona fırsat bırakmadan kazayı anlattım adresi verdim. Kadınsa oralı bile olmuyormuş oysa. Bana meşgul etme burayı deyip telefonu kapattığında anladım. Yaşadığım korkunun üzerine bu çok çok çok ağır geldi bana. Her gün gencecikken hayata gözlerini kapatan onca şehit onca anne onca baba onca evlat onca eş onca kardeş onca kuzen onca abi onca arkadaş onca dost onca torun en önemlisi onca insan kaybetmiyoruz sanki. Sanki az geldi ölenler. Meşgul ettiğim için kusura bakmasınlar ben ölüme terk edemiyorum insanları. Ne biçim bir insandır oralı olmayan? Madem yardım etmeyecek kimse niye oradalar?  112 diye bir numara neden var? Bu ülkede ölümler böyle. İçim acıyor. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. İnsanlığını bir çırpıda öldürenler var. Ben babamdan böyle görmedim. Böyle öğrenmedim tarih derslerinden. Ülkemiz için cephede gözünü kırpmadan savaşanlar, askerlere yardım için canını dişine takan teyzelerimiz nenelerimiz, bizlere mutlu bir gelecek bırakmak isteyenler, Atamız... Malesef kaybediyoruz bunları. Ben çok üzgünüm. Siz söyleyin kazalar olunca yaralılar can çekişince nereyi aramalıyım? Meşgul olmayan biri olursa sevinirim.

5 Eylül 2012 Çarşamba

Toplu Taşıma Araçları Vol 2

DİKKAT YALNIZ VAR!

Otobüse elinde bir buket çiçekle binen birini gördüğünüzde yapmanız gerekenler ;
Önce hissettiğiniz bütün nefreti kini kıskançlığı tüm bencilliğinizle dışarı püskürtmek isteyeceksiniz. Sonra oturduğunuz yerden kapıya doğru uçar adımlarla atlayacaksınız. Sağ sol kroşelerle önünüze çıkan engelleri halt edip hedefe ulaştığınızda savaş başlayacak. Önce yalnızlığın ne demek olduğunu bilmediği için size karşı koymaya çalışacaktır ama kısa sürede pes eder. Çünkü yalnız ve mutsuz insan çirkefliği kimsede yoktur. Parçaladığınız çiçeği sap çöp tomurcuk demeden ağzına ağzına tıkacaksınız. Bu tür insanları bizi aç bırakan aşk doyurduğu için yemekte zorlanacaktır. Eğer otobüste sevgilisiyle oturup birbirine aşık aşık bakan gençler de varsa onlara da yedirmeyi unutmayın. Atabildiğiniz çifti atın ki otobüsten yükünüz azalsın.

Ve bütün bunları sadece içinizden geçirip -BENİM NİİİEİEİEİE YOOOK YYİİİİİİAA .S.S- diyerek her zamanki gibi yalnız yalnız oturmaya devam edeceksiniz. Şimdi müsait bir yerde inebilirsiniz.