Bugün için iki insan tipi var : Televizyon programlarıyla yeni yıla girenler, sevdikleriyle yeni yıla girenler. İlk seçenekteyseniz dilerim orada geçirdiğiniz son yıl olur. Dilek dilerken birbirinizi de unutmayın. Ben bugün herkes için Adile Naşit kahkahası diliyorum. Gülmeyi bırakmanızın tek nedeni yüz kaslarınızın ağrıması olsun kuzucuklarım.
31 Aralık 2012 Pazartesi
Adile Naşit Kahkahası Diliyorum
Bugün için iki insan tipi var : Televizyon programlarıyla yeni yıla girenler, sevdikleriyle yeni yıla girenler. İlk seçenekteyseniz dilerim orada geçirdiğiniz son yıl olur. Dilek dilerken birbirinizi de unutmayın. Ben bugün herkes için Adile Naşit kahkahası diliyorum. Gülmeyi bırakmanızın tek nedeni yüz kaslarınızın ağrıması olsun kuzucuklarım.
12 Ekim 2012 Cuma
6 Ekim 2012 Cumartesi
Yalnızın Hikayesi
Bir varmış bir yokmuş. Aklı başka yerde olanın gözü uykuda olmazmış. Yastığına sarılır, bir o tarafa bir bu tarafa döner döner dururmuş. Duvarlar öyle hoş bakarlarmış ki alamazmış gözlerini. Halı desenleri desen onları anlatmıyorum bile... Gel gelelim ortada 4 duvarın yalnız bırakmadığı bir yalnız olduğu görülmüş. Çok içindeymiş yalnızlık. Sıkı sıkı sarmış onu. Şimdi yalnızlık gitmek istese de o bırakmaz olmuş. Günler günleri kovalamış. Canına tak etmiş kalbin. Yalnızlık çok ağır gelmeye, büyümeye başlamış. Sonunda sığamamış bir bedene. Gitme zamanım geldi demiş. Ama kapılar kilitliymiş. Bir şartla çıkabilirmiş yalnızlık o da kapıları açabilecek birinin gelmesiymiş. Çok beklemişler. Ümitler kesilmişken, en beklenmedik zamanda elinde anahtarlarla çıkagelmiş birisi. Tüm kapıları ardına kadar açmış ve yalnızlığın kaktığı yere oturmuş küçük prens. Genç kız alışıkmış büyütmelere. Küçük prensi büyütmüş büyütmüş kalbinde... Meğer yalnızlık her an geri dönmek için bekliyormuş kuytu bir yerde. Sonrası evvel zaman içinde kalbur saman içinde...
28 Eylül 2012 Cuma
Değiştim
İçim içime sığmıyor. Evlere, binalara, 4 duvar arasını geçtim, denizlere, dağlara sığamıyorum. Sığamıyorum hiçbir yere. Ben ben değilim uzun zamandır. Düşünemiyorum, ne yaptığımı bilmiyorum. Öylesine yaşıyorum. Bazen ne yaptım ben deyip pişman olsam da yaşıyorum. Kendime yeniğim. Herkese, dünyaya yeniğim. Duygularımı taşıyamıyorum artık. Ağır geliyor hepsi. Çok doluyum. Atamıyorum üstümden hiç bir yükü. Altında eziliyorum bütün bunların. Herkesin ne kadar dik duruyorsun dediği kız gitti ne olmuş sana böyle hiç iyi değilsin dediği biri geldi. Kamburlarım çıktı. Bir ayda 6-7 kilo verdim. Dile bile gelemiyor çoğu şey. Ne söylesem eksik. İçimde her şey çok fazla. Deli divaneyim ne zamandır. Haberim yok kendimden. Gideli çok oldu ama nerelere gitti bilmem. Görünen o ki çok çektirdim ona. Kendim bana dargın ben kendime... Zamanlar geçmiyor düşünerek. Hüsran sırası hep bende. Öyle zor ki teselli aramak. Gerçi arasam da bulamam. İçim içime sığmıyor. Duygularım çok yoğun. Çok doluyum. Sığamıyorum hiçbir yere.
22 Eylül 2012 Cumartesi
Nooollllaarr Biraz Dahaaa
Her şey babamın beni uyandırmak için yatağıma yaklaşmasıyla başladı. Daha bir sıkı yapıştım yastığıma. Babam bana kıyamayıp geri döndüğündeyse dünyalar benimdi. Bir oh çekip misler gibi devam ettim uykuma. Ama sonu vardı biliyordum. Yaklaşık 16 saattir yataktaydım. 3 ayını yatakta geçirmiş biri olarak çok az geliyordu bu süre bana. Cumalar ne güzel günlerdi öyle kafayı vurup yatar ertesi gün öğlenlerine kadar uyurdum. İyi ki dersanem öğleden sonra. Ve aradan çok az bir süre geçmişti ki babamın tekrardan odama yol aldığını duydum. Artık kaçışım yoktu, uyandıracaktı. Adım sesleri içime bir öküz gibi oturdu. Kendiliğimden kalkmazsam babam gıdıklayarak uyandırıyooo...Çin işgencelerine maruz kalmaya dayanamazdım. Babamı yanımda hissettiğim an açtım gözlerimi. İlk sözleri içime oturan öküzün kilosunu arttırdıkça arttırdı.

Sonrası kalk zıkımlan dersaneye git derse gir tenefüse çıkamadan tenefüs bitsin geri derse gir tekrar tenefüse çıkama tekrar derse gir...
Biri kafama balyoz geçirse napıyon sen gardaş demicek duruma geldim.
12 Eylül 2012 Çarşamba
Tek Gerekensin
Akıp giden zamanda donup kalmış biri gibiyim.
En son birini özlememin ardından hiç zaman geçmedi.
En son birini çok sevmemin ardından hiç zaman geçmedi.
En son birini yanımda istememin ardından hiç zaman geçmedi.
Sen kalbimde barınmaya başlayalı uzun zaman oldu ve yanımda olmayalı da uzun zaman oldu.
Yalnızlığım çakılı hayatımın ortasına.
En son farklı bir şeyler yapalı ne kadar oldu hesaplayamam hatırlayamam bile.
Her şeyimle sana ait olduğumdan beri hep aynıyım. Seviyorum özlüyorum istiyorum...
Çok ihtiyacım var sana. Sadece gelmeni bekliyorum. Kurduğum hayallere tek yakışan sensin. Ya da hayallerimde tek seni istediğimden. Başımızı aynı yastığa koyup birbirimize bakmalıyız. O zaman birbirimizi anlayacağımızdan eminim. Gözlerim sana anlatacak her şeyi. Göğsüne yaslanıp kalp atışlarını duymak istiyorum. Bırakalım aşk bizimle kalsın. Sonra onu da alıp atalım kendimizi sokaklara. Sımsıkı hiç bırakmayacakmış gibi sarıl bana. Sarıl ve dans edelim delice. Kapat gözlerini benimle. İşte o zaman sadece biz olacağız dünyada. O kadar çok dans edeceğiz ki yorgunluktan kendimi sana bırakmak isteyeceğim. Tut ve götür beni bir göl kıyısına. İskeleye bırakalım kendimizi. Dinlenmek isteyeceğiz uzanacağız aynı gökyüzünde açılacak gözlerimiz. Ama sana bakmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Sen de vazgeçme olur mu ? Kalktığımızda beraber izleyeceğiz güneşin doğuşunu. Beraber hoşgeldin diyeceğiz ona ve her gün batımı beraber geçirdiğimiz gün için teşekkür edeceğiz güneşe. Biliyorum tüm bunlar olacak... Sadece beraber olmamız gerek.
En son birini özlememin ardından hiç zaman geçmedi.
En son birini çok sevmemin ardından hiç zaman geçmedi.
En son birini yanımda istememin ardından hiç zaman geçmedi.
Sen kalbimde barınmaya başlayalı uzun zaman oldu ve yanımda olmayalı da uzun zaman oldu.
Yalnızlığım çakılı hayatımın ortasına.
En son farklı bir şeyler yapalı ne kadar oldu hesaplayamam hatırlayamam bile.
Her şeyimle sana ait olduğumdan beri hep aynıyım. Seviyorum özlüyorum istiyorum...

6 Eylül 2012 Perşembe
Buna Nasıl Bir Başlık Konur Ki
Nasıl bir ülkede yaşıyorum ya ben derdim çoğu zaman. Ve yine birileri cevapladılar bu bana. Gözlerimin önünde bir araba kaza yapıp kanala yuvarlandı. O arabanın acı frenini tüm hücrelerimde hissettim. Hemen elim telefona gitti. 112 yi telaşla korkuyla acıyla hüzünle çevirdim. Şoförün arabadan çıkmaya çalıştığını gördüm. O sırada telefondaki kadının sesi geldi. Soracağı soruları tahmin edip ona fırsat bırakmadan kazayı anlattım adresi verdim. Kadınsa oralı bile olmuyormuş oysa. Bana meşgul etme burayı deyip telefonu kapattığında anladım. Yaşadığım korkunun üzerine bu çok çok çok ağır geldi bana. Her gün gencecikken hayata gözlerini kapatan onca şehit onca anne onca baba onca evlat onca eş onca kardeş onca kuzen onca abi onca arkadaş onca dost onca torun en önemlisi onca insan kaybetmiyoruz sanki. Sanki az geldi ölenler. Meşgul ettiğim için kusura bakmasınlar ben ölüme terk edemiyorum insanları. Ne biçim bir insandır oralı olmayan? Madem yardım etmeyecek kimse niye oradalar? 112 diye bir numara neden var? Bu ülkede ölümler böyle. İçim acıyor. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. İnsanlığını bir çırpıda öldürenler var. Ben babamdan böyle görmedim. Böyle öğrenmedim tarih derslerinden. Ülkemiz için cephede gözünü kırpmadan savaşanlar, askerlere yardım için canını dişine takan teyzelerimiz nenelerimiz, bizlere mutlu bir gelecek bırakmak isteyenler, Atamız... Malesef kaybediyoruz bunları. Ben çok üzgünüm. Siz söyleyin kazalar olunca yaralılar can çekişince nereyi aramalıyım? Meşgul olmayan biri olursa sevinirim.
5 Eylül 2012 Çarşamba
Toplu Taşıma Araçları Vol 2

Otobüse elinde bir buket çiçekle binen birini gördüğünüzde yapmanız gerekenler ;
Önce hissettiğiniz bütün nefreti kini kıskançlığı tüm bencilliğinizle dışarı püskürtmek isteyeceksiniz. Sonra oturduğunuz yerden kapıya doğru uçar adımlarla atlayacaksınız. Sağ sol kroşelerle önünüze çıkan engelleri halt edip hedefe ulaştığınızda savaş başlayacak. Önce yalnızlığın ne demek olduğunu bilmediği için size karşı koymaya çalışacaktır ama kısa sürede pes eder. Çünkü yalnız ve mutsuz insan çirkefliği kimsede yoktur. Parçaladığınız çiçeği sap çöp tomurcuk demeden ağzına ağzına tıkacaksınız. Bu tür insanları bizi aç bırakan aşk doyurduğu için yemekte zorlanacaktır. Eğer otobüste sevgilisiyle oturup birbirine aşık aşık bakan gençler de varsa onlara da yedirmeyi unutmayın. Atabildiğiniz çifti atın ki otobüsten yükünüz azalsın.
Ve bütün bunları sadece içinizden geçirip -BENİM NİİİEİEİEİE YOOOK YYİİİİİİAA .S.S- diyerek her zamanki gibi yalnız yalnız oturmaya devam edeceksiniz. Şimdi müsait bir yerde inebilirsiniz.
4 Eylül 2012 Salı
Yüksek Doz Yalnızlıktan Ölebilirim

2 Eylül 2012 Pazar
29 Ağustos 2012 Çarşamba
Ders 1 : Ona onsuz da yaşayabileceğini göster
Kız veya erkek bu ikisi için de geçerli bence. Birine onun olduğunu hissettirdiğin zaman hemen bir rahatlama başlar. Üstelik peşinizden çok koşmuşsa. Tabi başlarda zor olanı elde ettiği için sizi bir el üstünde tutar. Sevgi pıtırcığı yapar. Bu kadar ilgiye de kimse hayır diyemez. Sizi çok seviyormuş gibi görünmesi çok çekicidir. Yine başlarda sizin de onun sevgisine karşılık olarak onu çok sevdiğinizi belli etmeniz bir sorun teşkil etmez. Cicim aylarındaki sevimli çiftler gibi aşk böcüğü olursunuz. Peki ya sonra? :D Bunun hep böyle gideceğini düşünmek kurulan en güzel hayaldir. Ve hayalini kuranlar bunun hayatlarındaki en büyük yanılgı olduğunu da anlayacaklar. Bir süre sonra sizi elde etmeye çalışan taraf bunu çoktan yapmış olduğunu düşünecek. Ki zaten öyle de olmuş olacak :D aslında bu anlattıklarım tamamen kızları ilgilendiriyor da olabilir. Çünkü daha çok çok çok erkekler kazandığını anladığı an yavaş yavaş tüketiyor duygularını. Tüketmese bile artık hissettirmemeye başlıyor. -Nasıl olsa o kız benim artık- gibi saçma bir düşünce. Sonraki olacak olanlarda erkekler ne yaparsa yapsın kızlar sineye çekmeye başlar. -Onsuz yaşayamam- gibi saçma bir düşünce. Saçmalık derecelerini sorgulamamız bir şey ifade etmiyor ama. Sonuç olarak gerçekler. Başlarda yaptığınız o güzel karşılanan sürprizler için bu dönemde verilen tepki ' icat çıkarma ' olur. İnanın git gide kötüleşen bu durum çok üzücü. Sevse böyle yapmaz diyesim geliyor ama sevip sevmediğini de anlamak mümkün değil. Ama daha az sevdiği kesin. Çünkü hep daha çok seven kaybeder. Bu konuyla ilgili yorumlarınızı mutlaka bekliyorumm
27 Ağustos 2012 Pazartesi
Yalnızlık Çıkıp Gelir

kim olursa olsun öyle bir zaman gelir ki sevmediğiniz yalnızlık burnunuzun dibinde biter.
İçiniz konuşur. Anlatabileceğiniz kimse yoktur.
Boğazınız düğümlendi mi anlarsınız.
O an tek ihtiyacınız olan sizi saran sarmalayan bir çift koldur ama yoktur.
Sarıldığınız bir yastık olduğunda anlarsınız.
Yahut süzülen bir damlada gizlidir yalnızlık gerçeği.
Sıra gözlerinize geldiğinde anlarsınız.
En korkacağınız soru olsun ' neden? '.
'Neden?' leriniz çoğaldığında anlarsınız.
Senin için çok önemli olan bir şeyin başkası için çok anlamsız olduğu olur.
Planlarını, hayallerini bozduklarında anlarsın.
Anlarsın da bir şey yapabilir misin ? Bu böyle.
Bazen her şey tam dediğin de bile senin yanlış gördüğün o tamlığı yok yapmak için gelir yalnızlık.
Misafir edilemeyecek kadar kötü olduğu içindir habersiz çıkıp gelmesi.
Bir daha kendine rastlamadığında anlarsın.26 Ağustos 2012 Pazar
Biliyorum, Gitmem Gerekiyor

Keşkeler... Keşkeler başucu komidinim oldular benim.
Düşmek üzereyim dizdiğim hayallerin tepesinden. Artık uykular da tutmuyor beni.
Bu son gelişimdi. Sana bir daha dayanamam demiştim. Şimdi de son gitmemi yapıyorum.
Sana ömür boyu susuyorum.
22 Ağustos 2012 Çarşamba
Hobilerim arasında her gün güneş batarken fotoğraf çekmek var
Başlık çok uzun oldu farkındayım :D acayip fotoğraf delisi bir insan olarak her akşam üstü fotoğraf makinesiyle balkona çıkıyorum. Balkonumuzdan güneşin batışını izleyebilmem çokoş bence. Her ne kadar profesyonel fotoğraf makinem olmasa da bu fotoğraf çekme aşkımı hiç mi hiç azaltmıyor. O kadar çok fotoğraf çekiyorum ki artık bunları bilgisayara flashlara hard disklere sığdıramaz oldum ama bu durumdan çok memnunum :D bilgisayarım da hangi klasörü açsam nereye tıklasam bir fotoğraf seliyle karşılaşıyorum. Çoğu insan beni anlamıyor. Beni tek anlayan fotoğraf makinem sanırım :D dışarı çıkarken yanıma ilk veya sadece aldığım şey cüzdanım ve fotoğraf makinem. Bir fotoğrafçıyla mı evlensem diye düşünmeden edemiyorum. 4. fotoğrafta daha belli olan tepe eshabı kehf. Çoğunuz 7 uyurlar mağarasını duymuşsunuzdur. işte o mağara orada. Bilmeyenleriniz varsa bu hikayeyi hemen araştırın derim. Yolunuz Tarsusa düşerse de uğramadan geçmeyin :D

19 Ağustos 2012 Pazar
Kaybetme

18 Ağustos 2012 Cumartesi
Beni Susturmanı Hak Etmedim
Genç kız tüm saflığıyla duygularını döktü çocuğa. Onun da
kendisini sevdiğine inanmıştı. Çünkü böyle olmasını çok istiyordu. Ters bir
cevap aldı ama devam etti anlatmaya. Sus dendi bu sefer. Anlatabilmek susmaktan
geçer bazen diye düşündü ve sustu. Saatler sonra çocuk yine kızın
dualarındaydı. Kız hıçkıra hıçkıra istedi onu. Hayatı onla görmek istiyordu. Dayanamadı
yine konuştu. En iyi dileklerini, kalbini yazdı kâğıtlara. Yolladı ona. Çocuk kızın
anlayamadığı bir tavırla sana sus dedim dedi.
Evet demişti ama kızın aşkı içine sığdıramadığı kadar büyüktü. Şimdi ise
bir yandan gözleri doluyor bir yandan duygularını geri içine atmaya
çalışıyordu. Kızamıyordu ona. O sus dediği için tekrar sustu. Ama bu sefer konuşmazdı.
Hiç konuşmazdı. Çocuk acaba ne yaptığının farkında mıydı? Bilerek isteyerek mi
söylemişti bunu? Kızın tanıdığı değildi o. Bu denli kıramazdı onu. Sevgi dolu,
iyi niyet dolu, yaşam dolu bir kızın hüngür hüngür ağlamasıydı hayat. Hayat ne
kadar acımasız derken anladı ki insanlardı acımasız olan. Birileri onun
iyiliğine sürekli kötülük katmaya çalıştı. Bir kelime içinde bin haykırış dışında
bin sessizlik etti. Kararlıydı konuşmamaya. Günden güne kendine de
susuyordu. Hiçbir şeyi yokken her şeyini
kaybetmişti sanki. Amaçları, çabaları, başarıları, dilekleri en önemlisi de
kahkahaları terk etti onu. Hiç biri onu bu hale terk eden kadar üzmedi. Kamburlarının
altında ezildi kız. Sensiz yaşayamam cümlesi belki çok bencilceydi ama
haklıydı. Yaşayamadı. Duygularını ancak koca bir denize sığdırabildi.
5 Ağustos 2012 Pazar
Hımm Diyenle Olmaz
Bugünkü konumuz da kendisine uzun uzun anlatılan şeyden
sonra hımm cevabını veren içi boş düdüklü tencere kafalı hödük. Ya bari
nezaketen birkaç cümle kur, bir ilgileniyormuş gibi yap. Konuşmayı öğretememişler
böylelerine. Beklentileri tavan yapmış. Hep karşı taraf anlatsın, karşı taraf
götünü yırtsın konuşma uzasın diye, karşı taraf mesaj atsın… Böyle biriyle
beraber olacaksanız yalnızlık binlerce kat daha iyi söyliyim. Başınıza bir sürü
dert alırsınız. İşlerine gelince seviyorum her şeyimsin canımsın derler,
gönlünüzü feth edip topu size atarlar. Siz de bu çocuk beni seviyor şöyle baş
üstünde tutayım, her sabah benim günaydınımla uyansın, görüşelim edelim
dersiniz ama karşı taraf konuşmaktan acizdir. Ama hala konuşmak ister. Telefon açar,
siz konuşursunuz konuşursunuz tabi makineli tüfek olmadığınız için bir yere
kadar yani. Sonra başlasın eeeler. Ee anlatsana eee konuşsana eee uydur bir
şeyler. Alfabe götüne girsin emi. Soytarıya dönersiniz bir şeyler bulayım da
konuşalım diye. Saçmalamanın dorularına çıkarsınız. Dengeniz alt üst olur. Hele
konu bul diyenle hiç olmaz. Ya ben de insanım. Bir tane doğru düzgün insan denk
gelmez mi bana yaaa. Kaderin böylesine yazıklar olsun batsın bu dünya.
30 Temmuz 2012 Pazartesi
Hastalık Hastası

Benim tepki: koskoca pop star canına
kıyıyorsa beni niye yaşıyorum ulllleeeeyyynn?
28 Temmuz 2012 Cumartesi
Gitmesen De Olur
Eğer bir gün gideceksen,
Gitme
Eğer hala gideceksen
Sus…
Sesini duyarsam çıkmaz kulaklarımdan.
Bakma…
Görürsem gözlerini çıkaramam aklımdan.
Ellerimi tutma…
Daha çok ihtiyacım var onlara.
Parmak izlerin kalırsa ben de hiçbir yere dokunamam bir daha.
Öpme…
Her dokunuşun yakar tenimi.
Bilirim yanmayı, korkarım.
Sarılmaya kalkma…
İki elim kavuşursa vücudunda,
Belki de sonum olur bu buluşma.
Bırak dönsün dünya. Durdurma…
Durursa anlarım ki sarhoş ettiğindendir başımın dönmesi.
Bırak bilmeyeyim, dünya dönüyor diyeyim.
Biz olmayalım. Sen gelme.
Çok gelen de oldu giden de.
Şimdi gerek de yok veda da yok.
Gideceksen gelmeyeceksin.
Ama sen hep benimle kal.
Gitme.
Eğer bir gün gideceksen,
Gitme…
16 Temmuz 2012 Pazartesi
Korkuyorum

Âşık olmaktan korkuyorum ben. Seni körü körüne sevmekten
korkuyorum. Ve artık çok geç gibi. Hatalarını teker teker siliyorum. Gözümde kocamanlaşıyorsun
günden güne. Sen yokken yok olmaktan şikâyet ederken şimdi var olmaktan
korkuyorum. Eğer bir gün biterse
diyorum. Başlayamıyorum. Kimseden değer görmezken senin verdiğin ufacık bir
değere tutunmaktan korkuyorum. Ne olur âşık olmayayım. Ne olur alıştırma beni
sana. Âşık olursam gözlerim yorulur. Yüzüne bak bak bitiremem. Gülüşünü kazırım
aklıma. Utanırım, kızarırım. Ellerim hep elinde kalsın isterim. İndirmem başımı
omuzlarından. Sana da yük olurum hem. Sinemaya gidelim isterim ama çok
sakarımdır. Mısır dökerim üstüne tüm romantizm bozulur. Öyle çok severim ki
sıkarım ben seni. Duygusallaşırım. Oto boka gülerken en ufak bir şeye ağlarım. Beni
üzersen dayanamam. Kollarında ısınırsam bir kere artık beni tek ısıtan kolların
olur. Sana çooooook güzel gözükebilmek için saatlerce hazırlanabilirim. Her buluşmamıza
geç kalabilirim. Çok kıskanırım seni. İsyan edebilirsin. Say say bitmez. Zor iş değil mi?
Şimdi ne olur bitsin seni her an düşünmem. Hayalini kuruyorum
da olmazsa diye korkuyorum.
Yağmurlar geziniyor şehirde. Yanımda olmanı istiyorum
diyemediğim için ıslatıyor bu yağmur içimi.
14 Temmuz 2012 Cumartesi
Sogukarpuz Tatile Gitti de Geldi Bile
Sonun da çıkabildim tatile. Bir aydır hatta iki aydır bunun planını yapıyordum. Bir kere hemen pijamalarımdan kurtulup alışverişe doyamadım. Şunu sahilde giyerim, bunu gece çıkarken giyerim. Ayakkabılar takılar derken bir valiz doldu işte. Tabi tatil diyince insanı bir heyecan kaplıyor. Hayaller kurmalar başlıyor. Gidiyim de bir şöyle yaparım böyle yaparım… Bir zevkle valiz hazırladım ki anlatamam. Ama kardeşim bunun yarısı boş olarak geri döneceğini düşünüyordu. O kadar unutkanım ki her şeyimi orda burada unuturum. Kardeşim de neyini istesem inşallah unutursun da ben de seni bir güzel döverim der gibi bakıyordu. İlk defa böyle güzel bir tatil planı yaptığım için heyecanın da bolunu yaşadım. Oleyyy tatile gidicememmm sevincini yaşadım bayağı bir. Keşke bu kadar sevinmeden önce sabah 5 de gideceğimi de düşünseydim. Tatil aşkıyla gözden kaçırmışım ben onu. Neyse sabahın 5 inde gözümü arabada açtım. Sahil şeridi üzerinden gittiğimiz için deniz her daim yanımızdaydı. O bile uyanamamıştı daha. Yol da uzundu. En azından oturmaktan popomun uyuşacağı kadar. Ve bir yolculukta olmazsa olmaz kulaklık… Olmadı işte. Kulaklığım bozulduğu ve ben değiştirmeyi unuttuğum için arabanın ne olduğunu bilmediğim müziklerine kaldım. Neyse ki kötü sayılmazlardı. Müzik her türlü candır, kandır. Ama bir kulaklık nasıl unutulur anlamıyorum. Kadeeeeeeeeeer. kitap okuyayım dedm yollar o kadar dönemeçli ki dikkatimi toplayamadım.Uyurum ben ya arabada derken gözüme uyku da girmedi. Sonra da hava aydınlandı zaten hiç uyuyamadım. Şimdi kusucam diye diye gittim bütün yolu. Tekerlekli her şey tutar beni. Kara poşetler kâbusum olmuştur ki sadece benim değil. Yolculuk arkadaşları mı da bıktırırım bu durumdan. Arabayı durdurduğum çok olmuştur veya otobüse kustuğum. Neyse tatilden iğrenç yerlere geldik :D bayağı eğlendim canlarım 1 hafta boyunca :D gece kulüplerinde günümü gün ettim. Yakamoz eşliğinde güzel sahil geceleri geçirdim. Yakılan ateşler, gitarlar, deniz, kum… Çok iyi geldi bu tatil bana. Öyle ki bitmesini hiç istemezdim. Bir yaz aşkım eksik. Gerçi kış aşkım da yoktu benim. Şimdi yalnızlığım geldi aklıma. Tatilim de bitti. Tüm gün evde pijamayla oturma sezonunu yeniden açmış bulunmaktayım…
NOT: fotoğrafları yolda çektim arabadan ancak bu kadarı oldu :D bir de şu an pek bir şey unutmamışım gibi gözüküyor :D burdan kardeşime selamlar.
4 Temmuz 2012 Çarşamba
İyi ki doğdum mu desem?


Anlamakta güçlük çektiğim biraz daha isyan ettiğim bir hayat… Doğduğumuz günden uzaklaşırken aslında bir o kadar da yaklaşıyoruz. Gözlerimizi ilk defa açtığımız gün gibi, nereye geldim ben der gibi bakıyoruz hayata. Anlamazsak hakkında soracak sorumuz da olmaz eleştirilerimiz de olmaz. Biz 4 5 yaşlarındayken doktorlar, çocuğunuz bu yaşlarda çok soru sorabilir lütfen yardımcı olmaya çalışın, derler. Oysa biz büyüdükçe o annemizin babamızın korktuğu sorulardan daha çoğu oluşuyor beynimizde. Nedenler nasıllar amalar… Çünkü anlıyoruz. Bazen anladığımıza çok pişman olsak da anlıyoruz. Anlamadığımızda isyanlar başlıyor zaten. Hayat bir kâbustan uyanmak gibi, korkunun dibi. Belirsizlik… Rüya mıydı? Değil miydi? Ve bazen çimdiklenmek gerekiyor veya yüzünü yıkayan bir miktar su. İyi şeyler öğrenebilmek için zorluklar atlatıyoruz. Yaşayarak tecrübe kazanıyoruz. Yeni bir yaşa girmek yeni bir yıla girmek gibi hatta çok daha fazlası. Arzular, planlar, dilekler, yenilikler… Yeni bir yaş beraberinde bir sürü de yenilik getiriyor. Büyüdüğünü hissediyor insan. Eşek kadar oldun artık tabiri cup diye oturuyor üstüme. Büyüdükçe endişeler artıyor. Büyüdükçe sorunlar artıyor. Sevinçler artıyor. Hüzünler artıyor. Bizimle beraber her şey büyüyor. Anne… Baba… Evet, ben eşek kadar oldum ve bunca senedir bazen farkına varamasam da beni sevdiğiniz için çok teşekkür ederim. Arkadaşlarım onlar da iyi ki varlar. Çünkü hayat yalnız çok daha çekilmez.
Doğum
günüm de dolunayı seyrediyorum. Ve şimdi tenimde rüzgârı hissetmek…
2 Temmuz 2012 Pazartesi
Boşluk

ben sadece yeni doğmuş bir bebek gibi ağlamak istiyorum. anlıyorum demelerine gerek yok. ben senin yanındayım desinler yeter.
1 Temmuz 2012 Pazar
Toplu Taşıma Araçları Vol 1

Kalp atışlarım hırs yapıp sahildeki kum tanelerini geçmeye
yeltenince ben de artık hipodromu burada kesmem gerektiğini düşündüm. Bir de
koşarkenki halim var tabi. Öyle kötü öyle bakılmaz öyle yer sallandı lan
dedirttirecek. At gibi olsam ne ala. Ben bildiğin çuvalın ayaklanmış hali.
Koşma yeteneğimi zirvede bırakıp görevlinin ne vardı bu
kadar koşacak bakışları altında 1 bilet hehhehehhe lütfen hehehhe
diyebiliyorum. O kadar koşmamın ardından
köpek gibi soluduğumun da üstüne çiziyorum. Yok, lan altını çizeyim. Ve tekrar
yetişmem gerek inadıyla maratonu başlatıyorum. Tren göründüüüüüüüüü. Issız bir okyanusa düşsem karar göründü
deseler bu kadar sevinmezdim açıkçası. Trenin yanına geldiğimde başardım
ulaştım kazandım havalarındayken trendeki insanlarla arama şak diye kapanan bir
kapı giriyor. Saniyelerin değerini bilin
ben size söyleyeyim. Kendimi birden küçük emrahiye yapıyorum. Ne olur açın
kapıyı. Benim hiç trene binmem olmadı. Amca amca size baba diyebilir miyim? Ellerim
kapı camını açsanıza lan şiddetiyle tıktıklarken maalesef kaybettik diyorlar.
Şimdi de bir hastane koridorundaymış gibi annneeeeeeeeeeeeeeeeee diye
ağlıyorum. Derken trenin hareketiyle elim de kapıya yetişmez oluyor.
Daha yeni banyo yapmıştım. Boşuna mı terledim ben? Boşuna mı
çevre kirliliği yaptım? Ettiğim küfürler o kadar hat safhaya gelmiş olacak ki
tren birden duruyor. Acil alarm. İstop ettiler. Telsiz sesleri duyuluyor.
Makinistin treni tekrar kaldırmaya çalışıyorum diyişi kulaklarımda. Bendeniz ne
yapıyor peki? :D fırsattan istifade kapıyı açtırıp trene atlıyorum. Kaçın
kurasıyım olum ben :D ooo nasıl da bindim amaa. Mutluluk mutluluk mutluluk… bir
de inşallah ter kokmuyorumdur…
30 Haziran 2012 Cumartesi
Hoş Buldum Yazısı

merhaba ben karpuzu çok severim özellikle buzdolabıyla olan ilişkisine bayılıyorum bir meyve soğukken bu kadar güzel olur .aslında tüm meyveleri seviyorum ben erik mesela o kadar çok yerim ki karın ağrısından kıvranırım. kirazı söylemiyim bile :D portakal çilek şeftali...neyse telefonumun şarjının 4 gün bitmediğini bilirim ben evet ortada bir yalnız varsa o da benim sonra öyle bir yerde yaşıyorumki kolonili yaşama geçtim nemden dokunduğum yere yapışıyorum ama kimse beni düşünmüyo zil çaldığında evdeki herkes bana bakar mesela. hayatın gerçekten zor olduğnu düşünüyorum. evimizin önünden dımtıs dımtıs geçen arabalar var bazı arabalar düğün salonu gibi bence.tabi üşendiğimden gidip pencereyi de kapatamıyorum o zaman sıradaki şarkı kaldıramadığım popoma gelsin. bu sıcaklarda saçlarımı sıfıra vurdursam nasıl olur acaba diyenlerdenim. boş zamanlarım da yapmadığım şey yok. öyle ki oturup müge anlı bile izliyorum. tabi tv izlediğim zaman zarfında sürekli krize girerim çünkü bizim kumanda hala vurunca çalışanlardan. pazar günlerini çok severim eğlen coş kop gez toz…evimiz o kadar büyük değil ama pazar günleri gez gez bitiremem salondan çık mutfağa gir ordan çık oturma odasına falan iyi yani pazar günleri...gerçi benim her günüm öyle :( annemle babam çok sevimlilerdir ne zaman babama bir şey desem annene sor der aynı şekilde annem de babana sor der bende bilinmezlikten kafayı yerim. annem çok romantik bir de geçen gün yağmur yağarken balkonda yemek yedirdi bize... bir de kuşumuz var o evde rahat rahat gezsin diye kapı pencere kapalı oturuyoruz. gerçi mantıklıda çünkü o kadar sakarımki balkonda dursam aşağı düşerim ben . hatta sakarlığım tescillendi bile kahve dökerim diye koltuğa oturtturmuyor annem. ve de beni uyandırmak için zili basılı tutan bir kardeşim var çok severim kendisini.en sevdiğim renk de olsa keşke her rengi seviyorum ben ya tıpkı her müziği sevdiğim gibi kulağa hoş gelenleri yani. bu kadar farklı müzikler dinleyince müzik listemde de kelly clarksondan sonra gönül yazar falan geliyo tabi.bir yeni mesajımı açarken kesin şu atmıştır diyip tutturmaktan nefret ediyorum bir kerede başkası atsın şaşırıyım falan yeter bu sıradan hayatım. üşengeçliğimle bağlantılı olarak her yere geç kalmam vardır. 8. sınıfta sabah törenlerin hiç birine katılamamıştım . aslında bu alarm sesimi güzel müzikler yapmamdan da kaynaklanıyo biraz dinliyim bari diyerek kapatamıyorum alarmı o sıradada başlasın uyku...ayrıca bu yaşıma kadar tüm yolculuklarımın başı berbat geçmiştir çünkü beni otobüs tutuyo öyle iğrenç öyle dayanılmaz bir duyguki...bazı insanlarda öyle dayanılmaz ve korsan filmin başında çıkan korsan ihbar hattı kadar sahte. gerçi artık 2 insan tipine dönüşüyoruz acunun meşhur ettikleri ve etmedikleri. meşhur etmedikleri olarak sayımız git gide azalıyo arkadaşlar. son olarak Allah kimseye 'otobüste bile yanıma oturan yok ' yalnızlığı yasatmasin. Memnun oldum :D
29 Haziran 2012 Cuma
Azcık Cesaret

Bugün korkularım baskın yanında da endişelerim. Duygusalım,
kırılganım, incinmekten korkuyorum. Erken davranmaktan korkuyorum geç kalmak
daha kötüyken. Zaman geçmiyor gibi görünse de su gibi akıyormuş meğer. Aklımda
kalanlar… Üzerine gitmedikçe hep kalacaklar. Biraz da cesaret lazım şimdi.
Gitmeye…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)